8. Sınıf Basınç: Kavramlar, Örnekler, Doğru Cevaplar

by Admin 53 views
8. Sınıf Basınç: Kavramlar, Örnekler, Doğru Cevaplar

Selam gençler! Bugün fen ve teknoloji dersinin en kilit konularından biriyle, basınçla alakalı her şeyi mercek altına alacağız. 8. sınıf öğrencileri için basınç konusu, LGS yolculuğunda büyük önem taşıyan ve genellikle kafa karıştırıcı bulunabilen bir başlık. Ama hiç merak etmeyin, bu yazı sayesinde basınç kavramını en ince ayrıntısına kadar öğrenecek, günlük hayattaki karşılıklarını görecek ve testlerdeki o çetrefilli soruları bile rahatlıkla çözebileceksiniz. Hadi bakalım, basıncın gizemli dünyasına adım atalım ve bu konuyu adeta suyunu çıkaralım, tabiri caizse! Bu rehberde, katı basıncından sıvı basıncına, oradan da gaz basıncına kadar tüm alt başlıkları ele alacak, formülleri, önemli noktaları ve sıkça yapılan hataları vurgulayacağız. Amacımız, sadece doğru cevapları ezberlemek değil, aynı zamanda basınç kavramının mantığını tam anlamıyla kavramanız. Çünkü biliyorsunuz, mantığı kavrayınca gerisi çorap söküğü gibi gelir. Unutmayın, fen bilimleri sadece formüllerden ibaret değildir; aynı zamanda çevremizdeki olayları anlamanın, dünyayı daha iyi yorumlamanın bir anahtarıdır. Bu yazıda, basınçla ilgili temel kavramları ve bu kavramların günlük hayatımızda nasıl yer bulduğunu bolca örnekle açıklayacağız. Özellikle LGS'ye hazırlanan 8. sınıf arkadaşları için bu makale, basınç ünitesindeki tüm soru tiplerine hazırlıklı olmanız için bir yol haritası görevi görecek. Hadi, başlayalım!

Basınç Nedir, Neden Bu Kadar Önemli?

Basınç, gençler, aslında hayatımızın her anında yanı başımızda olan, ancak çoğumuzun farkında bile olmadığı bir fiziksel nicelik. Peki, tam olarak nedir bu basınç? En basit tanımıyla, bir yüzeye uygulanan dik kuvvetin, yüzey alanına oranıdır. Yani bir yüzeye ne kadar kuvvet uyguladığımız ve bu kuvvetin ne kadar küçük bir alana yayıldığı ile doğrudan alakalı. Düşünsenize, sivri uçlu bir raptiyenin duvara ne kadar kolay girdiğini ya da kar üzerinde yürürken botlarımızın nasıl battığını… İşte tüm bunlar basınçla ilgili olaylar. Bu kadar önemli çünkü basınç, mühendislikten tıbba, günlük yaşantımızdaki basit eylemlerden karmaşık teknolojilere kadar pek çok alanda temel bir rol oynuyor. Örneğin, bir hidrolik fren sistemi nasıl çalışır? Veya bir dalgıç suyun altında neden belirli bir basınca maruz kalır? Ya da atmosferdeki hava basıncı bizim için ne gibi etkiler yaratır? Tüm bu soruların cevabı basınç kavramında saklı. Bu konuyu iyice anlamak, sadece ders notlarınızı yükseltmekle kalmayacak, aynı zamanda çevrenizdeki olaylara farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak. Fen bilimleri derslerinin en temel ve işlevsel konularından biri olan basınç, üç ana başlık altında incelenir: katı basıncı, sıvı basıncı ve gaz basıncı. Her biri kendine özgü özelliklere ve formüllere sahip olsa da, temel mantık hep aynıdır: birim yüzeye düşen kuvvet. Bu üç farklı basınç türünü ayrı ayrı ele alacak ve her birinin kendine özgü sırlarını çözerek, LGS'de karşınıza çıkabilecek tüm soru tiplerine hazırlıklı olmanızı sağlayacağız. Bu konuyu sadece ders kitabındaki bilgilerle sınırlı tutmak yerine, bolca güncel örnek ve ilginç bilgilerle destekleyerek akılda kalıcılığını artırmayı hedefliyoruz. Unutmayın, iyi bir fen bilimleri temeli, gelecekteki eğitim hayatınızda da size çok büyük kapılar açacaktır. Bu yüzden basınç gibi temel bir konuyu sağlam bir şekilde oturtmak gerçekten paha biçilmez.

Katı Basıncı: Ayakların Yere Sağlam Basması!

Katı basıncı, adından da anlaşılacağı gibi, katı cisimlerin bir yüzeye uyguladığı basınçtır. Bu basınç türü, çevremizde sıkça karşılaştığımız ama üzerinde pek düşünmediğimiz birçok olayda kendini gösterir. Örneğin, bıçağın keskin yüzeyiyle bir şeyi kesmek daha kolayken, kör yüzeyiyle kesmek çok zordur. İşte bu durumun arkasında yatan temel prensip katı basıncıdır. Bir katının yüzeye uyguladığı kuvvet genellikle o katının ağırlığına eşittir. Ancak bu ağırlık ne kadar küçük bir yüzey alanına yayılırsa, basınç o kadar artar. Formülü ise basitçe P = F / A şeklindedir. Burada P basıncı, F kuvveti (genellikle cismin ağırlığı) ve A ise yüzey alanını temsil eder. Bu formül, katı basıncının iki ana faktöre bağlı olduğunu gösteriyor: uygulanan kuvvet (ağırlık) ve temas yüzey alanı. Yani bir cismin ağırlığı arttıkça basıncı artar, yüzey alanı arttıkça ise basıncı azalır. Tam tersi de geçerli tabii; ağırlık azalırsa basınç azalır, yüzey alanı azalırsa basınç artar. Bu mantık, LGS sorularında size çok yardımcı olacak, gençler! Örneğin, bir filin ayak izi ile bir stiletto ayakkabının topuk izini karşılaştırdığımızda, filin ağırlığı çok daha fazla olmasına rağmen, stiletto topuğunun zemine uyguladığı basıncın kat kat daha fazla olduğunu görürüz. Çünkü stiletto topuğunun temas alanı inanılmaz derecede küçüktür. Bu yüzden yumuşak zeminde stiletto topukları kolayca batarken, filin ayakları daha az batar. Bu durum, basıncın yüzey alanıyla ters orantılı olduğunun en güzel kanıtıdır. Unutmayın, kuvveti değiştirmesek bile yüzey alanını değiştirerek basıncı manipüle edebiliriz. İşte bu yüzden kar ayakkabıları geniştir, traktörlerin lastikleri geniştir, çiviler sivri uçludur. Hepsi, basıncı ya azaltarak batmayı önlemek ya da artırarak delici etki yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu konuyu anlamak, sadece fen dersinde değil, günlük hayatta gördüğünüz pek çok ürünün tasarım mantığını da kavramanıza yardımcı olacak, dostlar. Mesela, neden bir kesici aletin ağzı keskin olmalıdır? Çünkü keskin bir ağız, kuvveti çok küçük bir alana yoğunlaştırarak basıncı artırır ve böylece kesme işlemini kolaylaştırır. Tersine, kar üzerinde rahat yürümek isteyen birinin neden geniş tabanlı kar ayakkabıları kullanması gerektiğini de bu sayede anlarız; geniş taban, kişinin ağırlığını daha büyük bir yüzey alanına yayarak, basıncı azaltır ve kişinin kara batmasını engeller. Bu pratik örnekler, katı basıncının günlük yaşamımızdaki önemini ve işlevselliğini açıkça ortaya koyar. Bu bölümü bitirirken şunu aklınızda tutun: Katı basıncında esas olan, kuvvetin uygulandığı yüzey alanıdır ve bu iki nicelik arasındaki ilişkiyi iyi kavramak, doğru cevaplara giden yolda size ışık tutacaktır.

Katı Basıncının Temelleri

Katı basıncının temellerini atarken, bilmemiz gereken ilk şey, katıların üzerlerine uygulanan kuvveti doğrudan ve aynı yönde ilettiğidir. Yani, bir çiviye çekiçle vurduğumuzda, çekiçten gelen kuvvet, çivinin uç kısmına kadar aynen iletilir. Ancak bu kuvvetin neden o kadar güçlü bir delici etki yarattığı, tamamen basınç kavramıyla açıklanır. Formülümüzü tekrar hatırlayalım: P = F / A. Burada 'F' genellikle cismin ağırlığı anlamına gelir ve birimi Newton (N) 'dur. 'A' ise cismin yüzeye temas eden alanı olup, birimi metrekare (m²) veya santimetrekare (cm²) olabilir. Eğer kuvvet Newton, alan metrekare cinsinden verilirse, basıncın birimi Pascal (Pa) olur. Pascal, basıncın uluslararası birim sistemindeki temel birimidir ve 1 Pa = 1 N/m² demektir. Bazı sorularda g/cm² veya kgf/cm² gibi birimler de görebilirsiniz, ancak LGS müfredatında genellikle Newton ve metrekare baz alınır. Bu yüzden birim dönüşümlerine dikkat etmek her zaman önemlidir. Şimdi düşünelim, aynı ağırlığa sahip iki cisimden, yüzeye daha geniş bir alanla temas eden mi daha az basınç yapar, yoksa daha dar bir alanla temas eden mi? Cevap açık: daha geniş alanla temas eden daha az basınç yapar. İşte bu yüzden ağır iş makinelerinin paletleri geniş tasarlanır; ağırlıklarını daha geniş bir alana yayarak zemine uyguladıkları basıncı azaltır ve yumuşak zemine batmalarını engellerler. Tam tersine, iğneler, bıçaklar veya baltalar gibi kesici-delici aletlerin uçları neden sivridir? Çünkü bu aletler, uyguladığımız kuvveti çok küçük bir alana odaklayarak basıncı inanılmaz derecede artırır. Bu artan basınç sayesinde, kumaşı delmek, sebzeyi kesmek veya odunu yarmak çok daha kolay hale gelir. Bu basit ama etkili prensip, günlük yaşamımızdaki birçok teknolojik tasarımın temelini oluşturur. Örneğin, bir karada yaşayan hayvan olan devenin ayaklarının neden geniş olduğunu hiç düşündünüz mü? Kumda batmadan yürüyebilmesinin sırrı, ayaklarının geniş olması sayesinde ağırlığını geniş bir alana yayarak kum üzerine uyguladığı basıncı azaltmasıdır. Bu, katı basıncının hayvanlar alemindeki adaptasyonuna da harika bir örnektir. Bu temel prensipleri kavradığınızda, karşınıza çıkan her türlü katı basıncı sorusunu çözmek, inanın bana, çocuk oyuncağı olacaktır. Önemli olan, soruda verilen değerleri doğru bir şekilde formüle yerleştirmek ve özellikle yüzey alanı ile basınç arasındaki ters orantı ilişkisini unutmamaktır. Hadi bakalım, bu bilgilerle katı basıncı artık sizin için kapalı bir kutu olmaktan çıktı!

Günlük Hayatta Katı Basıncı

Katı basıncı öyle sadece fizik dersinde kalan bir konu değil, gençler; adeta hayatımızın her köşesinde karşımıza çıkıyor. Mesela, bıçaklar, baltalar, makaslar… Hepsinin keskin olmasının nedeni, uyguladığımız kuvveti çok küçük bir alana yoğunlaştırarak basıncı artırmak ve böylece kesme veya delme işlemini kolaylaştırmaktır. Düşünsenize, kör bir bıçakla domatesi kesmek ne kadar zordur, değil mi? İşte bu, basıncın düşük olmasından kaynaklanır. Tam tersi durumda ise, karda yürürken geniş tabanlı kar ayakkabıları giymek veya bataklıkta hareket ederken yüzeyi genişleten özel plakalar kullanmak, ağırlığımızı daha büyük bir alana yayarak basıncı azaltır ve batmamızı engeller. Aynı prensiple, ağır iş makinelerinin, örneğin tankların veya ekskavatörlerin, tekerlek yerine neden geniş paletler kullandığını hiç merak ettiniz mi? Cevap yine katı basıncında saklı. Geniş paletler, makinenin devasa ağırlığını çok daha geniş bir yüzey alanına dağıtarak zemine uyguladığı basıncı azaltır. Bu sayede makine, yumuşak zeminde veya engebeli arazide batmadan, daha rahat hareket edebilir. Peki ya bir iğnenin ucunun neden incecik olduğunu düşündünüz mü? O minicik ucu sayesinde, küçücük bir kuvvetle bile kumaşı kolayca delip geçeriz. Bu da yüzey alanı küçüldükçe basıncın nasıl arttığının muhteşem bir örneğidir. Aynı şekilde, bir çivinin ucu sivri, başı ise geniştir. Sivri uç, kolayca tahtaya girerken, geniş baş kısmı çekiçten gelen darbeyi daha geniş bir alana dağıtarak çivinin deforme olmasını engeller. Özetle, katı basıncının manipülasyonu, yani artırılması veya azaltılması, hayatımızı kolaylaştıran birçok ürün ve teknolojinin temelini oluşturur. Bu örnekler, katı basıncının sadece bir formülden ibaret olmadığını, aksine yaşayan ve nefes alan bir kavram olduğunu gösteriyor. Bu yüzden, LGS sorularında karşınıza çıktığında, sadece formülü değil, bu günlük hayattaki örnekleri de düşünerek konuyu daha iyi kavrayın, gençler!

Sıvı Basıncı: Suyun Derinliklerindeki Gizem!

Şimdi gelelim sıvı basıncına, yani sıvıların içinde veya bir kaba uyguladığı basınca. Bu konu, özellikle dalgıçlar, denizaltılar ve barajlar gibi kavramlarla yakından ilişkilidir ve katı basıncından biraz daha farklı dinamiklere sahiptir. Katı basıncında uygulanan kuvvetin genellikle cismin ağırlığı olduğunu ve yüzey alanına bağlı olduğunu görmüştük. Ancak sıvı basıncında durum biraz daha farklı, gençler. Birincisi, sıvılar, içinde bulundukları kabın her noktasına ve her yöne basınç uygularlar. Bu, katıların tek bir yöne (aşağıya doğru) basınç uygulamasından farklıdır. İkincisi, sıvı basıncı, sıvının derinliğine (h), yoğunluğuna (d) ve yer çekimi ivmesine (g) bağlıdır. Formülü ise P = h * d * g şeklinde ifade edilir. Bu formül bize ne anlatıyor? Şunu dostlar: bir sıvının içindeki bir noktada hissedilen basınç, o noktanın sıvının yüzeyinden olan derinliği arttıkça artar. Yani denize daldıkça kulaklarımızın neden tıkandığını, suyun dibinde neden daha fazla basınç hissettiğimizi bu formül açıklıyor. Ayrıca, sıvının yoğunluğu arttıkça da basınç artar. Aynı derinlikte, su yerine cıva dolu bir havuza girseniz (tabii bu mümkün değil ama düşünün!), çok daha büyük bir basınçla karşılaşırsınız çünkü cıva sudan çok daha yoğundur. Son olarak, yer çekimi ivmesi (g) de basıncı etkiler, ancak dünya üzerinde genellikle sabittir (yaklaşık 9.8 m/s² veya LGS sorularında 10 m/s² alınır), bu yüzden genellikle sadece derinlik ve yoğunluk değişimlerine odaklanırız. Bu üç faktörün çarpımı, bize o noktadaki sıvı basıncını verir. Bu bilgi, özellikle barajların neden tabana doğru daha kalın inşa edildiğini anlamamız için çok önemlidir. Çünkü suyun derinliği arttıkça, barajın tabanına etki eden sıvı basıncı da artar ve barajın bu basınca dayanabilmesi için alt kısımlarının daha güçlü ve kalın yapılması gerekir. Bir başka ilginç durum da, sıvı basıncının kabın şekline veya içinde bulunduğu sıvının miktarına bağlı olmamasıdır. Yani, aynı derinlikte ve aynı yoğunluktaki bir sıvının, ince bir tüpte mi yoksa geniş bir kapta mı olduğu basıncı etkilemez. Bu duruma hidrostatik paradoks denir ve LGS'de sıkça karıştırılan bir noktadır. Aklınızda bulunsun: sıvı basıncında önemli olan derinlik ve yoğunluktur, kabın şekli değil. Bu prensipler, Pascal Prensibi ve hidrolik sistemler gibi daha karmaşık konulara geçiş yapmamızı sağlayacak temel taşlardır. Dalgıçların, denizaltıların ve barajların tasarımında sıvı basıncının bu temel özellikleri hayati öneme sahiptir. Bu konuyu iyi kavramak, sadece sınavda başarılı olmakla kalmayacak, aynı zamanda denizlerin ve sıvıların gizemli dünyasını daha iyi anlamanıza olanak sağlayacak, dostlar. Haydi, suyun derinliklerine dalmaya devam edelim!

Sıvı Basıncının Temelleri

Sıvı basıncının temellerini sağlam bir şekilde oturtmak için formülümüzü asla unutmamalıyız: P = h * d * g. Burada, 'P' basıncı temsil eder ve birimi Pascal (Pa) 'dır. 'h' sıvının serbest yüzeyinden ölçülen derinliği (metre veya santimetre), 'd' sıvının yoğunluğu (kilogram/metreküp veya gram/santimetreküp) ve 'g' ise yer çekimi ivmesidir (genellikle yaklaşık 10 N/kg veya 10 m/s² alınır). Gördüğünüz gibi, sıvı basıncını etkileyen üç ana faktör var ve bunlar doğru orantılı ilişkili. Yani, sıvının derinliği arttıkça, yoğunluğu arttıkça veya yer çekimi ivmesi arttıkça basınç da artar. Bu, katı basıncından farklı olarak, yüzey alanının basıncı etkilemediği anlamına gelir; önemli olan derinliktir. Örneğin, aynı su kütlesi içinde, 1 metre derinlikte hissettiğiniz basınç ile 5 metre derinlikte hissettiğiniz basınç aynı değildir. 5 metre derinlikte beş kat daha fazla basınç hissedersiniz çünkü 'h' değeri artmıştır. Bu durum, dalgıçların belirli derinliklere indikten sonra özel ekipmanlara ihtiyaç duymasının, veya denizaltıların gövdelerinin çok güçlü ve basınca dayanıklı malzemelerden yapılmasının temel nedenidir. Ayrıca, farklı sıvılar farklı yoğunluklara sahiptir. Mesela, zeytinyağının yoğunluğu sudan daha düşüktür. Dolayısıyla, aynı derinlikte, zeytinyağının oluşturduğu basınç, suyunkinden daha az olacaktır. Bu prensibi kullanarak, laboratuvar deneylerinde veya günlük hayatta farklı yoğunluktaki sıvıların davranışlarını kolayca açıklayabiliriz. LGS'de karşınıza sıklıkla çıkan bir diğer nokta da, sıvı basıncının kabın şekline veya içindeki sıvı miktarına bağlı olmamasıdır. Bu, çoğu öğrencinin ilk başta kavramakta zorlandığı bir durumdur. Aynı taban alanına ve aynı yüksekliğe sahip, ancak farklı şekillerdeki kaplarda bulunan aynı cins sıvıların tabanlara uyguladıkları basınçlar aynı olur. Bu duruma hidrostatik paradoks denir. Yani, ince uzun bir borudaki suyun tabana uyguladığı basınç ile, aynı yükseklikte ve aynı cins su ile dolu geniş bir kabın tabanına uyguladığı basınç eşittir. Bu, suyun miktarından ziyade, derinliğin ve yoğunluğun asıl belirleyici faktör olduğunu bir kez daha kanıtlar. Bu temel bilgileri iyi anlamak, sıvı basıncıyla ilgili tüm soruların kilidini açacaktır, gençler. Unutmayın, sıvı basıncında en önemli anahtarlar: derinlik, yoğunluk ve kabın şeklinin basıncı etkilememesi.

Pascal Prensibi ve Hidrolik Sistemler

Pascal Prensibi, sıvı basıncının belki de en havalı ve pratik uygulamalarından biridir, gençler. Fransız bilim adamı Blaise Pascal tarafından ortaya konulan bu prensip der ki: Kapalı bir kapta bulunan sıvılara uygulanan basınç, sıvının her noktasına ve kabın çeperlerine aynen ve eşit büyüklükte iletilir. Yani bir sıvının bir yerine uyguladığınız basınç, o sıvının içindeki her zerrecik tarafından hissedilir ve kabın duvarlarına kadar yayılır. Bu, inanılmaz derecede önemli bir buluş çünkü küçük bir kuvvetle büyük bir kuvvet elde etmemizi sağlar. Nasıl mı? İşte burada hidrolik sistemler devreye giriyor. Bir hidrolik sistem, genellikle iki farklı büyüklükte piston ve bu pistonları birleştiren bir boru içinde sıkıştırılmış bir sıvıdan (genellikle hidrolik yağdan) oluşur. Küçük pistona uygulanan küçük bir kuvvet, sıvıda bir basınç oluşturur. Pascal Prensibi sayesinde bu basınç, sistemin her yerine, dolayısıyla büyük pistona da aynı şekilde iletilir. Ancak büyük pistonun yüzey alanı küçük pistondan çok daha büyük olduğu için, aynı basınç büyük pistonda çok daha büyük bir kuvvet yaratır. Formülü şöyle açıklayabiliriz: F1 / A1 = F2 / A2. Burada F1 ve A1 küçük pistonun kuvveti ve alanı, F2 ve A2 ise büyük pistonun kuvveti ve alanıdır. Gördüğünüz gibi, A2 A1'den büyük olduğu için, F2 de F1'den kat kat büyük olacaktır. Bu prensip, günlük hayatımızda pek çok alanda karşımıza çıkar: araç fren sistemleri, hidrolik liftler (kaldıraçlar), vinçler, inşaat makineleri, hatta berber koltukları ve damperli kamyonlar… Hepsi Pascal Prensibi'nin harika birer örneğidir. Küçük bir pedala basarak bir arabanın tonlarca ağırlıktaki kütlesini durdurabilmemiz, ya da basit bir kolla ağır bir aracı kaldırabilen hidrolik krikolar… Bunların hepsi, Pascal Prensibi'nin bize sağladığı mühendislik harikalarıdır. Bu prensibi anlamak, sadece LGS'deki soruları çözmekle kalmayacak, aynı zamanda çevrenizdeki teknolojileri daha bilinçli bir şekilde kullanmanızı ve takdir etmenizi sağlayacak. Unutmayın, küçük bir kuvvetle büyük işler başarmanın anahtarı, işte bu Pascal Prensibi'nde yatıyor, dostlar!

Günlük Hayatta Sıvı Basıncı

Sıvı basıncı, tıpkı katı basıncı gibi, günlük yaşamımızda pek çok ilginç ve önemli uygulama alanına sahiptir. Belki de en bariz örneklerden biri barajlardır. Barajlar, akarsuların önünü keserek su biriktirir ve bu suyun oluşturduğu büyük basınç sayesinde elektrik üretimi için türbinleri döndürür. Suyun derinliği arttıkça, barajın tabanına uyguladığı basınç da artar. Bu yüzden baraj duvarları, tabana doğru daha kalın ve sağlam inşa edilir. Bu, mühendislerin sıvı basıncının temel prensiplerini nasıl kullandığının mükemmel bir göstergesidir. Bir başka örnek, evlerimize su taşıyan su kuleleridir (depolarıdır). Bu kuleler, suyu yüksek bir noktada depolayarak, yer çekimi sayesinde borular aracılığıyla evlerimize suyun yüksek bir basınçla ulaşmasını sağlar. Böylece musluklarımızdan su, yeterli bir akış hızıyla akar. Eğer su kulesi yeterince yüksek olmasaydı, evlerimize gelen suyun basıncı yetersiz kalır ve su akışı zayıflardı. Dalgıçlar ve denizaltılar da sıvı basıncının etkilerini en derinden hissedenlerdir. Derinlere indikçe artan basınç, dalgıçların vücudunda ciddi etkilere yol açabilir, bu yüzden özel dalış ekipmanları ve basınç düzenleyiciler kullanmaları gerekir. Denizaltılar da, suyun derinliklerindeki muazzam basınca dayanacak şekilde son derece sağlam ve özel malzemelerden yapılır. Hatta denizaltıların dalmasını ve yüzeye çıkmasını sağlayan balast tankları da sıvı basıncı ve kaldırma kuvveti prensiplerine göre çalışır. Sıvıların dengesi de bu basınçla alakalıdır. Birbirine karışmayan sıvılar (mesela su ve zeytinyağı) bir kaba konulduğunda, yoğunluğu fazla olan sıvı altta, az olan sıvı üstte kalır. Bu da sıvıların farklı yoğunluklara sahip olmalarından ve bu yoğunluk farkının yarattığı farklı basınç etkilerinden kaynaklanır. Gördüğünüz gibi, sıvı basıncı sadece denizde veya barajlarda değil, evimizdeki su tesisatından, kullandığımız hidrolik ekipmanlara kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan, anlaması ve bilmesi gereken çok önemli bir fen konusudur. Bu bilgileri aklınızda tutarak, hem LGS'de başarılı olacak hem de çevrenizdeki dünyayı daha derinlemesine anlayacaksınız!

Gaz Basıncı: Havada Bile Bir Güç Var!

Şimdi geldik gaz basıncına, yani gazların bir yüzeye uyguladığı basınca. Hava, etrafımızı saran, soluduğumuz o görünmez madde, aslında inanılmaz bir kuvvete sahip ve bize sürekli bir basınç uyguluyor, gençler. Bu basınca açık hava basıncı veya atmosfer basıncı diyoruz. Belki